14 Ocak 2014 Salı

DÖRDÜNCÜ GÖZLEM

Karl Marx
Şimdi de M. Proudhon'un Hegel'in diyalektiğini ekonomi politiğe uygularken onda ne gibi değişiklikler yaptığını görelim. 

M. Proudhon için her ekonomik kategorinin iki yanı vardır – biri iyi, öteki kötü. O, bu kategorilere, küçük-burjuvanın tarihteki büyük insanlara baktığı gibi bakar: Napoléon büyük bir adamdı; bir sürü iyi şey yaptı; ama bir sürü kötülük de yaptı. 

İyi yan ve kötü yan, yararlar ve sakıncalar, birlikte ele alındıklarında, M. Proudhon için her ekonomik kategorideki çelişkiyi oluştururlar. 

Çözülmesi gereken sorun: kötü yanı atarken, iyi yanı alıkoymak. 

Kölelik, bir öteki gibi ekonomik bir kategoridir. Demek ki, onun da iki yanı vardır. Kötü yanını bir yana bırakalım da, köleliğin iyi yanından sözedelim. Yalnızca doğrudan köleliğe, Surinam'daki, Brezilya'daki, Kuzey Amerika'nın güney devletlerindeki zenci köleliğine değindiğimizi ayrıca belirtmeye gerek yok. 

Makine, kredi, vb. kadar, doğrudan kölelik de, burjuva sanayiinin eksenidir. Kölelik olmadan pamuk olmaz; pamuk olmadan modern sanayi olmaz. Sömürgelere değerlerini kazandıran kölelik olmuştur; dünya ticaretini yaratan kölelik olmuştur ve büyük sanayinin önkoşulu da dünya ticaretidir. Demek ki kölelik, son derece büyük öneme sahip bir ekonomik kategoridir. 

Kuzey Amerika, ülkelerin bu en ilericisi, kölelik olmasaydı ataerkil bir ülke durumuna gelirdi. Kuzey Amerika'yı dünya haritasından silin, ortalığı anarşi –modern ticaret ve uygarlığın toptan çöküşü– kaplar. Köleliği yok edin, Amerika'yı uluslar haritasından silmiş olursunuz.[31] 

Böylece, kölelik bir ekonomik kategori olduğundan, halkların toplumsal yapısında her zaman varolmuştur. Modern uluslar, köleliği, kendi ülkelerinde yalnızca gizleyebilmişler, ama Yeni Dünyaya açık bir biçimde zorla kabul ettirmişlerdir. 

Köleliği kurtarmak için M. Proudhon ne yapardı acaba? Sorunu şöyle formüle ederdi: bu ekonomik kategorinin iyi yanını alıkoyun, kötü yanını atın. 

Hegel'in formüle edecek sorunu yok. Onun yalnızca diyalektiği var. M. Proudhon ise, dili dışında, Hegel'in diyalektiğinin kırıntısına olsun sahip değil. M. Proudhon için diyalektik hareket, iyi ile kötü arasındaki dogmatik ayrımdır. 

Bir an için M. Proudhon'un kendisini bir kategori olarak alalım. İyi ve kötü yanlarını, üstünlüklerini ve sakıncalarını inceleyelim. 

Hegel karşısında insanlığın yararına çözme hakkını elinde tuttuğu sorunları ortaya koyma üstünlüğüne sahipse de, diyalektik doğum sancılarıyla bir yeni kategori doğurma sözkonusu olduğunda, kısırlığa uğrama sakıncası vardır. Diyalektik hareketi oluşturan şey, iki çelişik yanın birarada varolması, bunların çatışmaları ve yeni bir kategori içinde eriyip kaynaşmalarıdır. Sorunu kötü yanın atılması olarak koymak, diyalektik hareketi kısa kesmektir. 

Durum aldırılan ve çelişik yaratılışı gereği kendisine karşıt çıkartılan kategori değil, kategorinin iki yanı arasında heyecana kapılan, şaşıran ve öfkelenip sinirlenen M. Proudhon'dur. 

Yasal araçlarla kaçması zor bir çıkmaz sokakta böylece kısılan M. Proudhon kendisini bir sıçrayışta yeni bir kategoriye ulaştıran, uçarcasına bir sıçrama yapıyor. İşte o zaman, o şaşkın bakışları arasında, kavrayıştaki dizisel ilişki ortaya çıkıyor. 

Elinin altındaki ilk kategoriyi alıyor ve buna, paklanacak kategorinin sakıncalarına karşı bir çare olma niteliği veriyor keyfî olarak. Böylece, eğer M. Proudhon'a inanacak olursak, tekelin sakıncalarına vergiler, vergilerin sakıncalarına ticaret dengesi, kredinin sakıncalarına da toprak mülkiyeti çare oluyor. 

Ekonomik kategorileri böyle sırası ile tek tek ele almakla ve birini ötekinin panzehiri yapmakla, M. Proudhon, bu çelişkiler ve çelişkilere panzehirler karışımı ile ortaya iki ciltlik çelişkiler çıkarmayı beceriyor ve buna da haklı olarak şu başlığı koyuyor: Le Système oles contradictions economiques[32] 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.